Krishnamurti Subtitles home


AM81T1 - Düşünce ve zaman korkunun kökenidir
Halka açık konuşmalar 1
Amsterdam, Hollanda
19 Eylül 1981



1:30 Çok talihsizce sadece iki konuşma olacağından ve yaşamın bütün varlığı hakkında ne söylediğimize çok yoğunlaşmalıyız. Herhangi bir çeşit propaganda yapmıyor, sizi özel bir yön hakkında düşünmeye ikna etmiyoruz, yada sizi herhangi bir şeye inandırmaya çalışmıyoruz. Bunun hakkında oldukça emin olmalıyız. Doğudan ekzotik birşey getirmiyoruz, guruların hakkındaki bütün o saçmalıkları ve Hindistanı ziyaret ettikten sonra ilginç şeyler yazan insanları değil. O kalabalıklardan hiç değiliz. Ama göstermek istiyoruzki bu iki konuşma boyunca beraber düşüneceğiz, konuşmaları hafifçe dinleyerek değil, bazı fikirleri dinleyerek, bu fikirlere katılıp katılmayarak değil, hiçbir çeşit arguman, görüş, yargılama yaratmıyor ama birlikte- gerçekten birlikte, siz ve konuşmacı, dünyanın ne olduğunu gözleyecek, sadece Batı dünyasında değil Doğu dünyasında da yoksulluğun, sefaletin büyük mesele olduğu, nüfusun önemli bir kısmının politikacıların burada Batı'da olduğu gibi, ne olduğuyla başa çıkamadığır. Bütün politikacılar kabilecilik dilinde düşünürler. Kabilecilik kaliteli milliyetçilik olmuştur. Ve bu yüzden hiçbir politikacıya, yada herhangi bir lidere, yada din hakkında yazılmış herhangi bir kitaba güvenemeyiz. Bu insanların hiçbirine güvenemyiz, ne bilim adamına, ne biyoloğa, nede psikoloğa. Onlar insai problemlerimiz çözecek durumda değildirler. Sizinde hepsine katıldığınızdan oldukça eminim. Herhgi bir guruyada güvenemeyiz. Maalesef bu insanlar Batıya geldiler insanları sömürüp, çok zengin oldular, ve dinle ilgili yaptıkları hiçbirşey yoktur.
5:48 Hepsini söyledikten sonra, biz, siz ve konuşmacının birlikte düşünmesi önemlidir. Birlikte düşünmekten kastımız, bir fikri yada değerlendirmeyi belirsizce kabul etmeden ancak beraber gözlemek ama sadece dışsal olarak değil - ki o dünyada ne olduğudur- aynı zamanda hepimize içsel olarak ne olduğunu, psikolojikman gözlemektir. Dışarıdan, dışsal olarak büyük bir belirsizlik, karışıklık, savaşlar, yada savaş tehditi vardır. Dünyanın bazı yerlerinde savaşlar süregitmektedir, insan oğlu hemcinslerini öldürüyor. Burada Batıda olmuyor, ama nükleer savaş tehtidi var, bomba, ve savaşa hazırılık var. Ve sırdan insan oğlunun buna karşın yapabileceği birşey yok gözüküyor. Gösteriler, terörizm, açlık grevleri ve benzerleri var. İşte dış dünyada olup giden gerçekte budur; bir kabile grubu diğer kabile grubunun karşısında; Batı, Amerika diğer ülkeye karşı ve bunun gibi. Bilim adamları bütün bunlara katkı yaparlar, ve filozoflar, hepsine karşı gibi konuşup ama içerden milliyetçiliğin ağzıyla devam ederler, kendi özel kariyerlerine göre ve devam edeip gider. Öyleyse zeki bir insaoğlunun gözleyebileceği, dış dünyada gerçekten olan nedir.
8:59 Ve içsel olarak, zihinlerimizde ve yüreklerimizde, oldukça karışık durumdayızdır. Güvenlik yoktur, ve sadece kendimiz için değil geleceğimiz içinde gelecek nesiller içinde yoktur. Dinler insanoğlunu Hıristiyan, Hindu Müslüman, ve Budist gibi böldüler.
9:50 Bütün bunları gözönüne alarak, objektifçe, sakince önyargı olmadan, gözlemek, doğal olarak önemlidir ki hepsi hakkında birlikte düşünürüz. Birlikte düşünün. Düşünce olmadan karşı düşünce olmadan; yada bir sonuç yada ona karşı başka bir sonuç olmadan, bir fikir yada ona karşı bir fikir; ama daha çok birlikte düşünün ve insan oğlunun neler yapabileceğini görün. Kriz ekonomik dünyada ve de politik dünyada değil, kriz bilinçlerimizde. Sanırım çok azımız bunu görüyor. Kriz zihinlerimizde ve yüreklerimizde. İşte bu, kriz biliçlerimizde. bilinçlerimiz, ki inaçlarımızla birlikte tüm varoluşumuzdur, sonuçlarımız, milliyetçiliğimiz, kişinin bütün korkuları, zevkleri, üzüntünün açıkça çözülemeyen problemi, sevgi dedğimiz şey, tutku, ölüm problemi, ve orada ne varsa, ölümden sonra birşey varsa, meditasyon sorunu, ve zamanın, düşüncenin ötesinde birşey varsa, eğer sonsuz birşey varsa. Bunlar bilinçlerimizin içeriğidir. Her insan oğlunun içeriğidir, Asya yada nerede yaşıyorsa, Hindistan'da, Ameika yada Rusya'da. Bilinçlerimizin içeriği bütün insanlık için ortak paydadır. Sanıyorumki bu başlangıçtan beri oldukça açıktır.
13:47 Dünyanın bu kısmında yaşayan insan, acı çeker, sadece fiziksel olarak değil içsel olarak da. Endişelidir, belirsizdir, korkuludur, kafası karışıktır, derin güzvenlik duygusundan yoksun bir endişesi vardır. Asyad'da yaşayan her insan için aynıdır, Hindistan'da da, Amerika ve Rusya'da da aynıdır. Yani biliçlerimiz insanlık için ortaktır. Lütfen bun dinleyin. Belki bunu ilk defa duyacaksınız ve lütfen boşa harcamayın. Haydi birlikte araştıralım, birlikte düşünelim. Eve gittiğinizde değil şimdi. O sizin bilinciniz- ne düşündüğünüz, ne hissetiğiniz, tepkileriniz, endişeleriniz, yalnızlığınız, üzüntünüz, acınız, artık fiziksel olmayan bir şeyi aramalarınız ama bütün düşüncenin ötesine giden- Rusya yada Amerika'da yaşayan kişi ile aynıdır. Onlarda sizin gibi aynı problemlerden geçerler, diğerleriyle ilişkilerin aynı problemlerinden erkek, kadın. Yani hepimiz aynı paydandayız- bilinç. Biliçlerimiz hepimiz için ortaktır. Böylece bizler bireyler olmayız. Lütfen bunu tartın. Eğitildik, yetiştirildik, hem dinsel olarak hem okulsal, ki bizler ayrı ruhlarız, bireyleriz, kendileri için çabalayan, ama o bir ilizyondur çünkü biliçlerimiz bütün insanlık için ortaktır. Yani bizler insanlığız. Kendileri için savaşan ayrı bireyler değiliz. Bu mantıklıdır, makuldur, gerçekçidir. Yani bizler müstakil psikolojik içerikle kendimiz için çabalayan müstakil varlıklar değiliz. Ama bizler, herbirimiz gerçekte insan ırkının hepsiyiz.
17:57 Öyleyse mantıken, belki entellektüel olarak bunu kabul edersiniz, ama derinden onu hissederseniz, o zaman bütün eylemlerimiz kökten bir değişime gider. Bu birlikte düşünmemiz gereken ilk meseledir: biliçliliğimiz, düşünme şeklimiz, yaşam şeklimiz, belki daha rahatça, zengince, daha kolay dolaşabilen ve buna benzer, bundan ayrı olarak, içsel olarak, psikolojikman, sizde tamamen binlerce ve binlerce mil uzakta yaşayanlara benzersiniz.
19:19 Ve yani bu problemler hakkında beraber düşünmeliyiz. Önce, ilişki problemi: Bütün yaşam ilişkidir, varoluşun kendisi ilşkili olmaktır. Ve ne yaptığımızı gözlediğimizde diğerleriyle ilişkilerimizi, mahrem olsun yada olmasın, iki insan cinsi arsında, erkek ve kadın, o ilişkide muazzam bir çatışma, çabalama vardır- niye? Neden milyonlarca yıldan beri yaşamış insan oğlu, bu ilişki sorununu çözememiştir? Ki o da birlikte çatışmasız yaşayan iki insandır. Açaıkça bunu çözemedik. Öyleyse belki bu sabah bir saat hakkında beraberce düşünebiliriz. Haydi birlikte ilişkinin bir kadın ve erkek arasında, gerçekte ne olduğunu gözleyelim, çünkü bütün toplum ilşki üzerine kurulmuştur. Eğer ilişki yoksa toplum yoktur, o zaman toplum soyutlaşır. Öyleyse bu sabah birlikte, beraberce ilişkilerimizin aslında ne olduklarına bakalım.
21:51 Eğer kişi yakından gözlerse kadın ile erkek arasında çatışma vardır. Erkek kendi ideallerine sahiptir, kendi meşguliyetine, kendi hırslarına, daima başarıyı arar, dünyada biri olmaya çalışır. Ve kadında çabalar, biri olmanın peşindedir, olmayı başarmayı ister. Herbiri kendi yönünde kovalar. Yani iki demiryolu hattı gibi paralel giden ama asla buluşmayan, belki yatakta ama başka türlü, eğer yakından gözlerseniz asla gerçekten buluşmazlar, psikolojikman, içsel olarak - neden? İşte mesele budur. Neden diye sorduğumuzda, daima nedeni sorarız, neden sonuç ilşkisi üzerinde düşünürüz, umutla eğer nedeni anlarsak o zaman belki etkeni değişitirebiliriz. Şimdi sorabilirmiyim- hepiniz İzgilizce anlıyorsunuz umarım. Kendimle konuşmuyorsam ki oldukça saçma bir duurmdur. Birisi bu ülkeyi on yıllardır görmemiştir ama tekrar döndüğü için memnundur, ama eğer İngilizce'yi anlamıyorsak o zaman korkarımki iletşim imkansız hale gelir. Öyleyse kişi umuyorki İngilizce'yi olabildiğince açık anlıyorsunuzdur. Maalesef biri Fransızca yada İtalyanca konuşabilir ama oda eşit olarak zor olacaktır.
24:53 Öyleyse çok basit ama çok da karışık bir soru soruyoruz: nedendir ki biz insanlar bu ilişki prblemini bu dünyada milyonlarca yıldır yaşamamıza rağmen bir türlü çözemiyoruz? Bu herkesin kendi özel imajına sahip olmasında mıdır ve düşünce ile birlikte koyulmuş, ve ilişkilerimiz sadece iki imaj üzerine mi kurulmuştur: erkeğin kadın hakkında yarattığı ve kadının erkek hakkında yarattığı? Yani, biz bu ilişkideyiz: birlikte yaşayan iki imaj. Gerçek bu. Eğer kendinizi çok yakından gözlerseniz, eğer biri gösterirse kadının hakkında bir imaj yaratırsınız, kadn da bir imaj yaratmıştır, sizi hakkınızda bir sözel yapı, erkek. Yani ilişki bu iki imaj arasındadır. Bu imajlar düşünçe ile biraraya konulmuştur. Ve düşüncenin sevg i ile alakası yoktur.
26:55 Düşünce sevgimidir? Bu ilişkinin diğer kişi ilgili bütün anıları, hatırlamalar, resimler, diğeri hakkında varılar yargılar, hepsi - eğer kişi yakından gözlerse herhangi bir önyargısız- hepsi düşüncenin üretimidir, çeşitli hatıraların sonuçları, deneyimler, can sıkmalar, yanlızlıklar hepsi. Ve yani diğerleriyle ilişkilerimiz sevgi değildir ama düşüncenin bir araya getirdiği imajlardır.
28:03 Öyleyse ilişkinin gerçekliğini, anlayacaksak, düşüncenin bütün hareketini, sorgulamalıyız, çünkü düşünce ile yaşarız, bütün eylemlerimiz düşünceye dayanır; dünyanın bütün büyük binaları düşünce ile bir araya konmuştur, bütün katedraller, kiliseler, tapınak ve camiler oraya düşünce ile konmuştur, düşünce ile inşa edilmiştir. Ve bütün bu dinsel binaların içinde ne vardır- iç döşemlerinde, çizimlerinde, sembollerinde, resimlerinde- hepsi düşüncenin icatlarıdır. Bunun çürütmesi yoktur.- Yani düşünce yanlızca bütün muhteşem mimari binaları ve binaların içeriklerini yaratmamış, savaşın enstrumanlarını da, bombaları, birçok bomba türevlerini de yaratmıştır. Düşünce tıbbı da yaratmıştır, son derece gelişmiş cerrahiyi de yaratmıştır. Marangozluğuda yaratmıştır. Marangoz ağacı öğrenmelidir aletleri ve böyle... Yani düşünce hepsini yapmıştır. Bir kilise ve cerrahın içeriği, güzel bir köprü inşa eden uzman mühendisin, hepsi düşüncenin sonuçlarıdır. bunun çürütecek birşey yoktur ancak biri çıkıp tartışabilir. Öyleyse biri düşüncenin ne olduğunu sorgulamalıdır, neden insanoğlunun düşünce üzerinde yaşadığını, neden düşüncenin dünyaya böylesine bir kaos getirdiğini- savaş, diğerleriyle ilişkisizlik, eşsiz enerjisi ile düşüncenin büyük kapasitesi. Ve düşüncenin milyonlarca yıldır neler yaptığı, insanlığa üzüntüy getirdiğini. Lütfen bunu birlikte göyleyin, birlikte sorgulayalım. Konuşmacının ne söylediğine karşı çıkmadan sadece sorgulayalım, o birlikte ne diyor öyleyse biz ne anlıyoruz tüm insanlığa gerçekte ne oluyor. Bizler kendimizi mahfediyoruz.
32:12 Öyleyse düşünce sorgusuna çok dikkatli olarak gitmeliyiz. Düşünce hafızanın yanıtıdır. Hafıza sadece geçmişin hatırlanması değildir aynı zamanda düşünce kendini gelecekte umut olarak planlar. Yani, düşünce hafızanın cevabıdır, hafıza bilgidir, bilgi deneyimdir. Böylece, deneyim vardır, deneyimden bilgi oluışur, bilgiden hafıza olur, yada hatırlama, ve eylem de hafızadan gelir. Böylece o eylemden öğrenirsiniz, ki ilerde bilgi olacaktır. Yani bu çevrim içinde yaşarız- deneyim, bilgi, hafıza, düşünce, eylem. Bu çevrimde insanoğu yaşar, ve daima bilgi alanında yaşar. Umarım bu sizi sıkmıyor. Eğer sıkıldıysanız, affedin. eğer romantik duygusal birşey istiyorsanız size zevk verecek birşeyler, o zaman dinlemeyeceğinizi umarım. Ama konuştuğumuz şey çok ciddidir. Haftasonu için değil, rastgele dinlenecek birşey değil. çünkü insan bilinci konusunda kökten değişim ile ilgiliyiz. Öyleyse bütün bunlar hakkında düşünmeli, beraberce bakmlı, görmekiyiz eğer olası bir çözüm varsa neden insan oğlu dünyada bu kadar uzun milyonlarca yıl yaşadıktan sonra halen aynı diye. İleri teknolojilerimiz olabilir, daha iyi iletişim, daha iyi nakliye, hijyen ve benzeri, ama içsel olarak az yada çok aynıyız: mutsuz, belirsiz, yalnız, üzüntünün sonsuz yükünü taşıyanlarız. Ve bu meydan okumayla yüzleşen ciddi biri cevap vermelidir, onu gelişigüzel kabul edemez, sırıtını dönemez. İşte bu yüzden bu buluşma ve yarın sabahın buluşması çok ciddidir çünkü zihinlerimize ve yüreklerimize uygulamalıyız zihinlerimize ve böylece eylem ve davranışlarımıza bir mutasyon getirmenin olası olup olmadığını bulmak için.
35:53 Yani söylediğimiz gibi, düşünce deneyimden doğar, bilgi ve böylece düşünce hakkında kutsal birşey yoktur. Maddecidir, madde sürecidir, düşünce. Ve bizler ona dayanırız, düşünce bütün probleri çözmek için, siyasi, dinsel, ilişki ve benzeri. Ve beyinlerimiz, zihinlerimiz şartlanmıştır, problem çözmeye eğitilmişlerdir. Düşünce problemleri yaratmış sonr abeyinlerimiz, zihinlerimiz, problem çözmeye eğitilmişlerdir. Eğer bir mühendislik probleminiz varsa çözersiniz, bir hastalık problemiyse, başaksı çözer ve benzeri. Zihinlerimiz problem çözmeye eğitilmişlerdir. Bu problemler düşünce tarafından psikolojik , içsel olarak yaratılmıştır. Ne olduğunu izliyormusununz? Düşünce problemi psikolojik olarak yaratır ve zihin çözmeye eğitilir, yani düşünce yaratır problemi, sonra düşünce çözmeye çalışır. Yani eski sürece rutine yakalanmıştır. Böylece problemler çok ve çok daha karmaşıklaşır. çok ve çok daha çözülemez olur. Öylese, mümkünse bulmalıyızki, bu yaşama yaklaşımın değişik bir yolu varmıdır, düşünce ile değil çünkü düşünce sorunları çözmemiştir. Diğer tarafta, düşünce daha büyük karmaşa getirmiştir. Değişik bir boyut olup olmadığını, hayata değişik bir yaklaşım olup olmadığını mümkün olup olmdığını birlikte bulmak lazımdır. Ve düşüncenin doğasını anlamak bunun için önemlidir, düşünmemizin doğasını. Düşünmemiz hatırlamaya dayanır, geçmişin şeylerini hatırlamaya. Mesela bir hafta önce ne olduğunu düşünmeye, hakkında düşünmek, şimdide değiştirmek ve geleceğe tasarlamak. Hayatımızın devinimi budur ve gerçektir. Yani bilgi bizler için çok önemli olmuştur acak bilgi asla bütün değilidir. Herhangi birşey hakkındaki bilgi halen eksiktir, ve daima öyle kalacaktır. Böylece bilgi daima cehaletle birlikte gidecektir, bilgi daima cehaletin gölgesinde yaşayacaktır. Bu bir geçektir. Konuşmacının icadı yada sonucu değildir ama öyledir.
40:11 Öyleyse sevgi bilgi değildir. Sevgi hatırlama değildir. Sevgi arzu yada zevk değildir. Arzu, zevk, hatırlama düşünce üzerine kurulmuştur. Yani diğerleriyle ilişkimiz, ne kadar sıkı yada samimi, eğer yakından bakarsanız düşünce olan hatırlama üzerine kurulmuştur. O ilişkide biri çıkıp derki karınızı yada kocanızı yada kız arkadaşınızı yada benzeri severseniz, gerçekte düşünce olan olan hatırlamaya dayanır. Böyleye onda sevgi yoktur. O gerçeği görüyormusunuz? Yoksa " söylediklerin ne kadar kötü. Ben karımı seviyorum" mu diyoruz ama gerçekten öyle mi? Kıskançlık varken sevgi olabilir mi, sahipolma, bağımlılık, herkes kendi hırsının peşinden koşması, açgözlülük, haset, meyil, iki paralel çizginin asla kesişmemesi gibi. Sevgi bumudur? Yani biri varoluş probleminin peşinden koşarken cidden, derinlemesine arzunun ne olduğunu sorgulamalıdır. Neden insanoğlu arzu trafından yönetilir. Konuşmacı bütün bunlarla devam edebilir mi? Üzgünüm buna tahammül etmek zorundasınız ama buraya gelmek sizin hatanızdı! Ve belikide konuşmacının da! Umuyorum ki beraber düşünüyor, beraber gözlemliyoruz, bu yolda beraber yürüyen iki arkadaş gibi ve etrafımızda ne olduğunu görerek, sadece yakın olanı ve derhal sezileni değil kişinin uzakta gördüğünüde çünkü birlikte çıkılan bir yolculuktan söz ediyoruz, muhtemelen muhabbetle, el ele, iki arkadaş olarak, dostça, yaşamın çok karmaşık problemini sorgulayarak hiç liderin ve gurunun olmadığı, çünkü kişi biliçlerimizi gördüğünde o bilinç bütün insanlığın bilincidir o zamananlarız ki biz hem guru hemde müritiz, öğretmen ve öğrenci, çünkü hepsiyiz, hepsi biliçlerimizde. Bu muhteşem bir anlayıştır. Böylece kişi kendini derinlemesine anlmaya başlar kendine ışık olmaya başlar ve kimseye bağlı olmaz, yada bir kitaba, bir otoriteye, konuşmacı dahil olmak üzere, yani bu yaşam ve kendimize ışık olma problemini anlayacak yeteneğimiz var.
45:30 Öyleyse birlikte arzuyu sorgulamalıyız, çünkü eğer arzu sevgi ise o zaman arzu problemleri yaratır. Sevginin problemi yoktur, ve sevgini doğasını anlamak, tutkuyu, kendi zekasıyla, birlikte arzunun ne olduğunu anlamalıyız. Arzunun eşşiz bir canlılığı vardır, eşşiz bir inandırma, motive, elde etme, olmanın tüm süreci, başarı, arzu üzerine kuruludur- arzu bizi diğerleriyle kıyaslar, taklit ettirir, uydurur. Yani çok önemlidir kendimizi anlamanın tüm doğasıdır arzunun ne olduğunnu anlamak, onu bastırmamak, ondan kaçmamak, üsütne çıkmak değil, ama anlamak, ona bakmak, tüm devinimini görmektir. Bunu birlikte yapabiliriz, bu benden öğreniyorsunuz anlamına gelmez. Konuşmacının size öğretecek birşeyi yok. Lütfen bunu görün. Konuşmacı sadece bir ayna gibi kendinizi görmenize çalışıyor. Ve o zaman kendinizi açıkca görünce aynayı boşa çıkarırsınız önemi yoktur, onu kırıp atabilirsiniz.
47:48 Yani arzuyu anlamak dikkat ,ciidiyet gerektirir çok karmaşık bir sorundur. Neden insanoğlu arzunun bu eşşiz enerjisi üzerinde yaşadı düşüncenin enerjisi olarak. Düşünce ile arzu arasındaki ilişki nedir? Düşünce ile irade arasındaki illişki nedir? Çünkü irade ile çok alakalı yaşarız. Öyleyse arzunun devinimi, kaynağı, kökeni nedir? Kişi kendini gözlerse, orijini görür, arzunun başlangıcı duyguyla, duyumsal tepkiyle başlar, duyumsal tepki kontağıyla, sezgisiyle, sonra düşünce imajı yaratır, o noktada arzu başlar. Lütfen çok yakından bakın. Biri pencerede birşey görür bir elbise, bir gömlek, bir araba, bir eşarp herneyse- görmek, hissetmek, sonra ona dokunmak, ve sonra düşünce derki, " Eğer o elbiseyi yada gömleği giyersem bana yakışır" - bu imajı yaratır, sonr aarzu başlar. Doğrumu? Hepsini izliyormusunuz? Kendiniz için görün, oldukça basit. Çok güzel birşey görürsünüz, sinirseltepkiden yaratılmış duygu vardır , optik tepkiden, sonra düşünce derki, " o elbiseyle yada gömlekle ne şık olurum" yada herneyse o, ve arzu başlar. Yani arzu ve düşünce arasındaki ilişki çok yakındır. Eğer düşünce olmasaydı sadece duygu olacaktı- arzu tarfından yaratılmış problemler değil. Umarım birbirimizle birleşiyoruzdur.
51:15 Öyleyse arzu iradenin özüdür. Düşünce duyguyu kontrol eder ve dürtüyü yaratır, elde etme arzusunu. Ben kendi kendime mi konuşuyorum yoksa sizinlemi? Belkide bütün bunlar size yenidir, ama bunlar hakkında birlikte düşünmeliyiz, kendi sonuçlarına ulaşan ayrık bireyler olarak değil ama birlikte hepsini gözleyip hepsi hakkında açık olmalıyız.
52:16 Öyleyse nerde düşünce ilişkide çalışır ki hatırlama herşey hakkında imajı yaratır, orada düşünce tarafından imaj yaratılmıştır ve sevgi olamaz. Yada nerede arzu varsa, cinsel yada başka şekilde, sevgi olamaz- çünkü arzu düşüncenin parçasıdır- sevgiyi uzaklaştırır.
53:03 Ve sorgulammamızı birlikte göze almalıyız korkunun doğası, çünkü hepimiz korku denen bu lanet şeye yakalandık. Onu çözebilecek gibi de görünmüyoruz. Onunla yaşıyoruz, ona alıştık, yada onda kaçarız, kah eğlenceyle, kah ibadetle, eğlencenin değişik çeşitleriyle, dinsellikle yada başka surette. Yani birlikte korkunun yapı ve doğasını sorgulamalıyız. Lütfen, korku hepimizde ortaktır, ister bu temiz düzenli ülkede yaşayın, yada Hindistan'da düzensiz, kirli, kalabalık yada benzerinde... Aynı sorundur korku. Ve insan onunla binlerce yıldır yaşamıştır, ve onu çözemedik. Mümkünmüdür ki- biri bu soruyu çok ciddiyetle sorsun- olasımıdır korkudan tamamen bağımsız yaşamak, sadece fiziksel korkudan değil daha çok içsel korku şekillerinde de. Bilinçli korku ve derin keşfedilmemiş korkular, korkular bilinçlerimizde derinlerde hiç sorgulamadığımız yerlerde vardır.
55:34 Sorgulama demek anliz değildir. Biliyorum şimdi moda, eğer bir problemin varsa psikoanlaliste gidilir. Umarım burda giden yoktur hiç! Ve anliz sizin benim gibidir, sadece belli bir tekniği vardır. Ama biz gözlem ve analiz nedir diye sorgulamalıyız. Analiz bir analizciyi belirtir. Analizci analiz ettiğinden farklımıdır? Yada analist analiz edilenmidir? Soruyu anladınız mı? Analist analiz edilendir. Bu açık bir gerçektir. Ben kendimi analiz ediyorum ama bendeki analist kim, kim diyor " Analiz etmeliyim"? Analist kendini analiz edilenden halen ayırmaktadır, ve sonra analiz edileni sorgular- öylemi? Yani, analist ki sorgular, analiz eder. İkiside birdir, düşünce tarafından oynanan bir oyundur. Yani gözlediğmiz zaman analiz yoktur, sadece nesneleri oldukları gibi gözlerken. Gerçekte ne olduğunu gözlemek, ne olduğunu analiz etmek değil, çünkü analiz sürecinde kişi kendini aldatabilir. Ve o oyunu oynamak isterseniz ve sonsuza kadar analizden ölne kadar kadar gidebilirsiniz, ve asla kendinize kökten bir dönüşüm getirmezsiniz. Gözlemin olduğu yerde, bakmak mevcut dünyaya olduğu gibi bakmak, bir Hollanda'lı, İngiliz, yada Fransız yada bu şu olarak değil, ama gerçekten ne olduğunu görmek. Gözlem odur, saf gözlem nesneleri olduğu gibi gözlemek.
58:34 Öyleyse korkunun ne olduğunu gözlemek yada sorgulamalıyız, korkunun nedenini değil -ona şimdi bakacağız- analizi gerektiren korkunun nedenini değil, daha ileri, çok geriye giderek, korkunun kökenine, -bir dakika içinde bulacağız- ama gözlem sanatını öğrenmek için, gözlediğinizi tercüme etmeden, yada gözlediğninizi yorumlamadan ama sadece gözlemek, güzel bir çiçeği gözlediğiniz gibi. Çiçeği parçalara böldüğünüz an çiçek değildir. İşte analiz budur. Ama bir çiçeğin güzelliğinin gözlemek, bir buluttaki ışık, akşam ışığı, ormandaki tek bir ağaç, sadece gözlemek. Benzer şekilde eğer yapabilirsek, korkuyu gözlemek. Korkunun kökü nedir, korkunun çeşitli görünüşleri değil. Öylemi? Bununla devam edebilirmiyiz? İşte, varsayalım korkuyorum. Varsayalım- aslında değil- varsayalım korktum. Bu noktayı çok açık almalıyım. Konuşmacının deddiği, o yaşıyor, aksi halde şu platforma çıkıp onun hakkında konuşamaz. Altmış yıldır bunu yapıyor, kendini kandıramaz, kişi yapabilir, ama çok derinine gitmelidir. Öyleyse ne diyorsa ona göre gerçektir, bir ilizyon, bir kaçış değildir.
1:00:47 Öyleyse soruyoruzki tamamen olasımıdır korkusuz olmak, kesinlikle. Psiklojikman, içsel olarak, korkunun kökeni nedir? Korkunun anlamı ne demektir? Size acı veren bir şeyden korkmak, birşeyin olabileceğinden korku. O geçmiştir, yada gelecekte ne olabileceği- öylemi? Şimdi ne olabileceği değil çünkü şimdi korku yoktur. Ama kendiniz için korkununbir zaman süreci olduğunnu görebilirsiniz- doğrumu? Geçen hafta olmuş bir şeyden korkmak, psikoljik yada fiziksel acı getiren bir olaydan, ve korku ki yarın tekrar olabilir: işini kaybetme, istediğin bir şeyi elde edememek, aydınlanamamak ve bütün o ıvır zıvır. Öyleyse korku zamanda bir devinimdir - öylemi? Geçmişten geleceğe doğru bir devinim, kendini geleceğe göre değiştirmek. Öyleyse korkunun kökeni düşüncedir. Ve düşünce zamandır, çünkü düşünce bilginin deneyimden toplanmasıdır, hafıza, hafızanın tepkisi, düşünce , eylem. Yani düşünce-zaman birdir, ve düşünce-zaman korkunun kökenidir. Yeterince açıktır. Öyledir.
1:03:35 Şimdi, zamanı yada düşünceyi durdurma mesele değildir. Şüphesiz durdurmak imkansızdır çünkü "Zamanı durdurmalıyım" diyen kimdir? Ki çok saçma olurdu çünkü bunu diyen düşüncenin parçasıdır. Bütün bunları izliyormusunuz? Yani du düşünceyi durdurma fikri olanaksızdır. Düşünceyi kontrol etmeye çalışan bir kontrolcuyu getirir. Kontrolcu düşünce tarafından yaratılmıştır. Öyleyse lütfen bunu dinleyin, sadece gözleyin. Gözlem kendinde olan bir eylemdir, birinin korku hakkında yapması gerekn değil. Acaba bunları anlıyormusunuz?
1:04:35 Bakın: varsayalım birşeyden yada diğerinden korkuyorum, karanlık, karımın bırakıp gitmesi, yada yalnızım, yada bu yada şu. Derinden korkuyorum. Siz çıka gelirsiniz ve dersiniz ki, bana korkunun bütün devinimini açıkla, korkunun kökenini, ki o da zamandır. Acı çekmişimdir, yada bir kaza geçirmişimdir, olay korkuya yol açar, beyinde kaydedilir, ve o geçmiş olayın tekrar olabilmesi anısıyla, ve böylece korku oluşur. Öyleyse bunu bana açıkladınız. Ve ben dikkatlice açıklmanızı dinlerim, Ondaki mantığı görürüm, makullüğü görürüm, reddetmem dinlerim. Ve bunun anlamı dinleme sanata dönüşür. Söylediğinizi red etmem, kabul etmem, ama gözlerim. Yani bana zaman hakkında söylediklerinin geçekte düşünce hakkında gözlerim. Dememki " zamanı ve düşünceyi durdurmalıyım", fakat bana açıkladınız, onu yapma, ama sadece korku nasıl yükselir gözle, düşüncenin, zamanın devinimidir. Sadece bu devinimi gözle, ondan kaçmadan, ondan kurtulmadan, onunla yaşayarak, bakarak, enerjini ona bakmaya vererek. O zaman göreceksinki korku yokolmaya başlar çünkü onunla hiçbirşey yapmamışsındır, sadece gözlemişsindir, dikkatini vermişsindir. O tam dikkat korkuya ışık tutmaktır. Dikkat demek tüm enerjini o gözleme vermektir. Bu biraz açıkmı? Bayım maalesef sadece iki konuşmamız var, İsterdim ki daha çok olsun, Eğer soru sormaya başlarsanız başka bir şeye dönüşeceğiz. Ama umarım eğer devam edersem alınmzsınız. Devam edebilir miyim?
1:07:50 Öyleyse, gözlem analiz olmadan tüm enerjinizi bir soruna vermenizi gerektir. Problem ki ilişkidir, korkudur, ve zevk problemine de gitmemiz gerekir. Saat kaç sorabilirmiyim? Affedersiniz? Onikiyi çeyrek geçiyor. Bir saaattir konuşuyoruz. Bir yarım saat daha devam etmek istermisiniz? Kaldırabilirmisiniz? Bana değil size bağlı bayım.
1:08:57 Ayrıca siz bayım resim çekmeyi bırakırmısınız? Lütfen, bu bütün bunlar çok ciddi şeyler. Bu bir gün oynayıp sonra bırakacağınız birşey değil. Yaşamlarımızla alakalı, tüm var oluşumuzla. Eğer sizler ciddiseniz dikkatimizi bütün bunlara vermeliyiz.
1:09:42 Neden insan zevkin peşindedir? Lütfen kendinize neden diye sorunnuz. Zevk acının zıttımıdır? Lütfen buna biraz girin. Hepimiz acı çektik çeşitli şekillerini, hem fiziksel hemde psikolojik. Psikolojikman çoğumuz çocukluğumuzdan beri incindik, yaralandık, acı budur. Ve bu acının devamında, acı geri çekildi, kendini izole ederek, daha fazla incimemek için. Çocukluğumuzdan, okullardan incindik, kendimizi daha zeki olan başkalarıyla kıyaslayarak. Kendimizi incittik ve diğerleride bizi incitti çeşitli azarlamalr, yaralamalar ile, zalimce söylemler, teröristçe eylemlerle. Ve bütün bunların sonucunda derin bir yaralanma vardır, ki izolasyon, direnme, çok daha geri çekilme. Ve sanırızki bunnun zıttı zevktir. Acı ve onun zıtttı zevk. Öylemi acaba?
1:11:37 Öyleyse yakından sorgulamalıyız ki eğer enerjiniz varsa, zamanınız, eğer istiyorsanız, iyilik iyi olmyanın zıttı mıdır? Eğer iyilik zıttı ise o zaman erdem kendi zıttını içerir- doğrumu? Böylece iyi değildir. İyilik tamamen iyi olmayandan ayrı birşeydir. Öyleyse, zevk- lütfen darılmazsanız bunu sadece dinleyin, biri bunu saygıyla soruyor- zevk acının zıttımıdır? Yoksa o bir tezat mıdır bizler daima tezatları kovalarız, zıttı. Yani biri soruyor, zevk tamamen ayrımıdır, iyilik gibi - tatmin etmeyen? Anladınız mı? Yoksa zevk acı ile lekenmişmidir? Zevke yakından baktığınız da daima hatırlamadır, öyle değil mi? Kişi asla mutluyken demez ki, "Ne kadar mutluyum", daima sonradır, size zevk veren o şeyin hatırlanması, ve o zevkin hatırlanmasıdır. Günbatımı gibi, akşamın ihtişamına baktığınızda, o eşşiz ışığın tamamına, büyük bir zevk, keyif vardır. Sonra o hatırlamadan, zevk doğar. Öyleyse, zevk te düşüncenin parçasıdır, Çok açıkça böyledir.
1:14:24 Öyleyse sonraki problem - çok karmaşıktır, bütün insan problemleri gibi- üzüntüyü sona erdirmek mümkün müdür? Çünkü üzüntü varken sevgi yoktur. Üzüntü varken açıkça zeka olamaz. O kelimeye doğru gideceğiz, ki çok karmaşık bir kelimedir, zeka.
1:15:10 Bilirsiniz, ilişkiyi anlamak, korkuyu, zevk ve üzüntüyü, evimize düzen getirmektir. Düzen olmadan meditasyon yapmanız olası değilidir. Bu sözcüğü anlıyormusunuz? Maaelesef bu sözcük Batı'ya Doğu'lular tarafından getirilmiştir. Şimdi konuşmacı meditasyonu konuşmaların sonuna koyuyor çünkü gerçek meditasyonun yapmanın evinizde düzen yoksa psikolojik evinizde, imkanı yoktur. Eğer ev düzensiz ise, psikolojik ev ki siz osunuz, eğer orası düzensizse meditasyon yapmanın anlamı nedir ki? Sadece bir kaçıştır. Her türlü ilizyona yol açar. Ve ömür boyu bağdaş kurup oturur yada başınızın üstünde dikilip durusunuz. ama bu meditasyon değildir. Meditasyon evinize tam bir düzen getirmekle başlar: ki o düzen, ilişkide, arzuda zevkte be benzerlerinde düzendir.
1:17:11 Ve deevimizdeki düzensizliğin bir nedenide üzüntüdür. Ortak sebep budur, her insanoğlunda ki ortak gerçeklik. Herkes bu üzüntü trajedisinden geçer, burada yada Asya dünyasında yada Batı dünyasında. Tekrar bu hepimizin paylaştığı ortak şeydir. Sadece -çok söylendiği gibi kişisel üzüntü yoktur ama insanlığın üzüntüsü vardır, üzüntüki savaşları getirmiştir, bebin yıllık tarihi kayıtlarda, her sene savaş, birbirini öldürme, şiddet, teror, zalimlik, insanları sakatlamak, ellerini kesmek, gözlerini çıkarmak, bütün dehşet ve savaşın barbarlığı, insanlığa hesaplanamaz bir ıstırap getirmiştir. Bu birinin değil insanlığın üzüntüsüdür, bir çift elbiseden başka hiçbirşeyi olmayan bir adam gördüğünüzde geri kalan birinin hayatıda öyle olacaktır. Bu Batılı ülkelerde değil ama Asya dünyasında öyledir. Ve o kişiyi gördüğünüzde üzüntü vardır. Üzüntü insanlar ilüzyona kapıldıkların da vardır; mesela bir gurudan diğerine gierken gibi, ki bu da kendinden kaçmadır. İşte üzüntü budur, bunu gözleyin. Doğu'ya giden zeki insanlar. Bir guruyu öven kitaplar yazmışlardır, ve hepimiz o saçmalığa kapılmışızdır. O da üzüntüdür. Üzüntü politikacıların dünyaya ne yaptığını görünce de gelir. Kabilecilik gözüyle düşündüğümüzde de üzüntü gelir.
1:20:23 Yani kişisel üzüntü olduğu gibi insanlığın geniş bulut üzüntüsüde vardır. Üzüntü romantik, duygusal birşey değildir, mantıksız, oradadır. Oğlum ölür ve birinin hayatını paramparça eder. Ve bu üzüntü ile ölçülemez kadar zamanda yaşarız. Ve açıkça insan bu problemi çözememiştir. İnsan acı çektiğinde, teselli aradığında, ki buda üzüntü gerçeğinden kaçamaktır. O kadar keder varken eğlencenin her şeklini denersiniz, kaçış, ama o daima oradadır. Ve açıkça insanlık bunu çözememiştir. Ve soruyu sorarsak ondan tatmen kurtulmak imkanlımıdır? Kaçınmak değil, teselli aramak değil, hayali aynı teoriye kaçmak değil ama onla yaşamak. Şimdi "onla yaşamak" la ne dendiğini anlayalım. çoğu insanın yaptığı gibi onu bir alışkanlığa dönüştürmeden; bazıları milliyetçilikle yaşarlar, ki en yıkıcılarındandır, kendi dinsel kararlarıyla yaşarlar, hayalci fikirleriyle ve ideallerle yaşarlar, ve o tekrar kendi çatışmalarını getirir. Yani birşeyle yaşamak, üzüntüyle yaşamak, onu kabul etmeden, alışkanlığa dönüştürmeden, yani, ona bakmak, kaçmadan onu gözlemek, ötesine geçmeyi sorgulamadan sadece elinde tutup bakmak. ki Üzüntü bu müthiş yalnızlık duygusunun da parçasıdır çok arkadaşınız olabilir, evli olabilirsiniz, her türlü şeyiniz olabilir, ama içsel olarak bu büyük yalnızlık duygusu vardır. Ve üzüntünün parçasıdır. O yalnızlığı bir yönlendirme olmadan gözlemek ötesine geçmeye çalışmadan, yerine birşey koymaya bulmaya çalışmadan, onunla yaşamak, ona tapınmadan, onunla psikozlu olmadan. Ki bunun anlamı o acıya bütün enerjinizi vermektir, o kedere, o üzüntüye. Yani oğlum öldüğünde, yada sevdiğimi sandığım biri öldüğünde, büyük bir keder vardır, ondan kaçmadan, sadece ona... Acı çekmeyi anlamak büyük bir şeydir çünkü o zaman üzüntüden kurtulunca, merhamet ortaya çıkar. Ve insan kendi özel dinsel sembollerine düşüncesine demir atmışken merhametsizdir. Merhamet üzüntüden özgür olmaktır. Ve nerede merhamet varsa orada sevgi vardır, ve o merhamet zekaya gider- düşüncenin kurnaz zekasına değil- ayarlamalrıyla, herşeyi inşa edecek kapasitesiyle. Merhamet demek üzüntünün bitmesidir ve sadece o zaman zeka vardır.
1:26:51 Yarın devam edeceğiz, eğer ölüm hakkında konuşmaya alınmazsanız, Ne olur, eğer ölümden sonra birşey olursa, ve ölümün anlamı nedir, ve meditason nedir. Yani yarına kadar dayanabilirseniz.
1:27:27 Saygıyla rica edebilirmiyim alkışlamamanız için. Alkışlayarak beni yüreklendirmiyorsunuz. alkışlıyorsunuz çünkü kendiniz için anladınız.
1:27:52 Altyazıların telif hakları KRISHNAMURTI FOUNDATION TRUST LTD e aittir.