Krishnamurti Subtitles home


OJ82CNM3 - Güvenlik İhtiyacı
Dr Bohm, Hidley ve Sheldrake ile 3. Tartışma
Ojai, USA
17 Nisan 1982



0:05 Zihnin Doğası
0:16 Kısım 3
0:19 Güvenlik İhtiyacı
0:29 Bu J Krishnamurti, David Bohm, Rupert Sheldrake, ve John Hidley arasındaki diyalogların bir parçasıdır. Tartışmanın konusu zihin, psikolojik bozulma hakkındaki temel soruların ortaya çıkması, psikolojik düzensizliğin ne olduğu, ve temel psikolojik değişim için ne gerektiğidir.
0:49 J Krishnamurti dindar bir, filozof, yazar ve eğtimci, olup bu konular hakkında yıllardır yazıp dersler vermiştir. Hindistan, İngiltere ve Amerika'da ilk ve orta okullar açmıştır.
1:02 David Bohm İngiltere'de Londra Üniversitesi Birkbeck kolejinde teorik fizikçidir. Teorik fizik ve bilincin doğası konusunda birçok kitap yazmıştır. Profösör Bohm ve bay Krishnamurti daha önce birçok konuda söyleşiler yapmıştı.
1:20 Rupert Sheldrake bir biyologdur geçenlerde yayınladığı kitabında öğrenmenin bazı türlerde o türün bütününü etkilediğini tartışıyor. Dr. Sheldrake Hindistan'da Hydarabad'da Uluslararası Crops araştırma ensütüsünde yönetici psikologdur.
1:38 John Hidley özel hasta bakan psikiyatrdır, Ojai Kaliforniya'da Krishnamurti okullarıyla birlikte altı yıldır beraber çalışmaktadır.
1:47 İlk iki diyalogda benliğin tanımlanması hakkındaki sürçle ilgili düşünceler işlenmişti. Bu sürece ilişkin geniş bir konular acı çekme, düşünmenin rolü, ve hafıza hakkındaki problemleride içeren imajlar, ve zihnin sırdanlığı yada eşşizliği ele alaınmıştı. Süreç gözlenebilir mi, düzenden gözleme sorumluluk ve değişim arasaındaki ilişki nedir? Bugünün tartışmasının odak sorusu: mutlak psikolojik güvenlik diye birşey var mıdır?
2:21 H: Benliğin içinde eridiği derin güvenliğin olup olmadığı hakkında konuşmak istiyoruz. Onu ileri sürdünüz eğer mümkünse, o zaman sorunlar bireylerin ofise getirdikleri, problemler...
2:41 K: Bayım, neden güvenlikği ararız fiziksel olan ayrı tabi? Dünyasal olandan gayri, neden güvenlik isteriz?
2:55 H: Pekala, barış ve mutluluğun anlarını biliyoruz, onu kararlı hale getirip ona tutunuruz.
3:02 K: Sonra o bir anıya dönüşür.
3:05 H: Evet.

K: Gerçek güvenlik değildir. Mutlu olduğum bir güne ait bir anı, ve birinin ona geri dönebilmesini isterim. Yada bir fikrin olur ve birgün onu başarmayı umarsın. Ama neden insan oğlu muhtemelen bütün dünyada, güvenlik peşindedir? Oradaki neden nedir, eğer deyebilirsem, güvenlik talebi? İnsanları psiklojik olarak güvenlik aratan nedir?
3:44 H: Peki, insanlar meşgudür, sorunlarıyla doludurlar. Bir anlayış vardrır ki eğer sorunu çözersem, eğer doğru cevabı bulabilirsem, eğer...
3:58 K: O güvenlik değildir, kesinlikle. Büyük bi belirsizlik vardır, kişide büyük bir boşluk duygusu, yalnızlık. Gerçekten, yalnızlık - bunu bir örnek olarak alalım, haydi.
4:21 H: Tamam.
4:23 K: Belki evliyim, çocuklarım var, ve geri kalanın hepsi, ama haken tecrit edilmiş hissederim, yalnız. Ve bu korkutucu depresiftir, ve anlarımki tecrit edici. Hepsinden sonra, yalnızlık bu tecritin esasıdır, ki o da kimseyle hiçbir ilişkim yok demektir. İnsan olğlun neden güvenlik aramasının güvenlik arzusunun altındaki bumudur?

H: Evet, onu doldurmak için.
5:01 K: Yada ondan çok daha derin. Tatminim hakkında güvenli olmak, korkusuz olmak, ızdırapsız olamak. Bütün bunlardan kurtulmak isterim, böylece tamamen güvende olurum, huzurlu ve mutlu. İstediğimiz bu mu?
5:30 H: Evet.

K: Aramamız için neden bu mu?
5:33 H: Ve bunun zaman boyunca kararlı olmasını isteriz.
5:37 K: Kararlı, kalıcı - eğer kalıcı birşey varsa. Hasretimiz bunun için mi, talebimiz, güvenlik hasreti?
5:50 H: Evet.
5:56 K: Bunun anlamı korkusuz olamktır, o zaman tamamen güvende olurum.
6:04 H: Doğru davranmam için öyle olması gerek gibi geliyor.
6:11 K: Doğru davranmak sonra gelir.
6:14 H: Ne demek istediniz?
6:16 K: Eğer güvendeysem, doğru icra ederim.

H: Evet.
6:20 K: Eğer bir şeye demir atmışsam, yanlış yada doğru olduğunu sandığım, o prensiplere göre davranırım. Ama insan oğlu bu derinde kök salmış problemleri çözmede yeteneksiz değilmidir -mesela korku- korkuyu ele alıyorum ve bunu çözememişlerdir.
6:46 H: Evet, bu doğru.

K: Psikolojik korkular.
6:50 K: Ve ondan kurtulmak eşşiz bir biçimde güvende olmaktır.
6:59 H: Diyorsunuz ki eğer bu problemleri çözebilirsek temel seviyede.
7:04 K: Yoksa, sorun ne, nasıl tamamen güvende olabilirim.
7:07 H: Evet.
7:12 K: Yani, fizksel güvenlikmidir, yemek, barınak, yiyecek ve giyim, psikolojik alanın üstüne dökülen? Ne demek istediğimi anladınız mı?
7:30 H: Dediğiniz, ihtiyaç duygusumudur psikolojik hissetmenin geldiği yer?

K: Evet, kısmen. Kişi yiyeceğe, giyime ve barınağa sahip olmalıdır. Bu kesinlikle gereklidir, yoksa siz orada oturuyor olmazdınız.

H: Evet.
7:48 K: Onu aramada, psikolojikmen de, aynı derecede güvende oklmak isterim.
8:00 H: Eşit gibi gözüküyorlar.
8:02 K: Evet, öylemi diye sorguluyorum.
8:06 H: Evet.
8:07 K: Yoksa güvende olmanın psikolojik arzusu fizksel güvenliğimi engelliyor?
8:24 H: Görünüyorki güvende olmanın psikolojik arzusu gereklilikten çıkıp gerçeklikte işliyor.
8:32 K: Psikolojikman güvende olamk isterim.
8:37 H: Evet.
8:39 K: Öyleyse, bir gruba bağımlıyım, bir topluma, bir ulusa.
8:43 H: Evet.
8:44 K: Ki oda beni güvende olmaktan alıkoyar. Güvenlikten kasıt kalıcı güvenlik. Ama eğer kendimi psikolojik güvenlik arama ile bilinir yaparsam, ve kendimi bir ulusa bağımlı kılarsam o tam tacritte beni yok edecektir.

H: Evet.
9:13 K: O zaman niye bunun peşindeyiz?
9:18 H: Tamam, o zaman diyorsunuz ki bir hata var, ki bizler kendimzi birşeylere bağımlı kılarak, güvenliği onda arayarak kimliklendiririz, ve buda kökten yanlıştır.
9:30 K: evet. Hayır, kökten değil. Doğru yada yanlış demem.
9:34 H: Tamam.

K: Neden diye sorabilir miyim? Neden insan oğlu bunu yapar. Dünyada doğru olan bir olgu, sadece belli topluluklarda değil - tüm insanoğulları öyle olmak isterler... sarsılmaz güvenlikte.
9:56 H: Evet.

K: Neden?
10:03 B: Peki, sanırım insanların bazı cevapları var. Görüyorsunuz, dersinizki genç bir çocuk var, yada bebek, şimdi, ana babası tarafından sevilmeye ihtiyacı olduğunu hisseder, görülürki belli bir seviyede çocuk bir tür psikolojik güvenliğe ihtiyaç duyar, büyümesi için belki, ama ana babası tarafından yeterince bakılmadığı kaybolmuş, yanlız tecrit edildiğini hissetmeye başlar, ve içsel olarak güvenlik talebi başlar.
10:39 K: Bir bebek güvende olmalı.
10:42 B: Evet, psikoljik ve fiziksel olarak mı dersiniz?
10:46 K: Evet olmalı.
10:48 B: Şimdi, bir noktada dersinizki o değişecektir.
10:51 K: Evet.

B: Bilmem hangi yaşta.
10:53 K: Neden? Hayır, belirli bir yaş bir küçük bebek, yada genç çocuk, korunmalı.
11:01 B: Her anlamda, psikolojikman.

K: Evet, psikolojikman...
11:03 B: Psikolojik şok olmamalı.
11:05 K: Onu sevgiyle korursunuz, dizinizde tutarsınız, bağrınıza basar, elini tutarsınız, sevildiğini hissettirirsiniz, işte bakmak budur. Bu da ona hissettirirki - burada biri var, bana bakıyor, ve güvenlik var.
11:22 B: Evet, ve sonra farzederim o güvenliğe ihtiyacı olarak büyür.
11:26 K: İşte bu. sorguladığım büyüdüğü zaman, dünya ile yüzleztikçe, güvenlik arayışına neden girsin?
11:36 B: Peki, sanırım çok az çocuk başlayacak o sevgiye sahipti.
11:40 K: Oh, işte bu. Öyleyse problem bu mu?
11:46 B: Peki, bilmem ama orada bir etken var.
11:49 K: O gerçekten sevmediğimiz mi? Ve biri severse, güvenliğe gerek kalmaz. Güvenlik hakkında düşünmezsin bile. Eğer sizi seversem, entellektüel olarak değil, bana rahatlık sunduğun, seks, bu yada şu için değil, eğer gerçekten başkasına karşı bu derin sevgiyi duyarsam, güvenlik gereğide nedir? güvende olduğunuzu görmek benim soromluluğumdur. Ama siz bunu talep etmezsiniz.

H: Evet.
12:42 K: Ama insanoğlu ister. Ve bunun anlamı diğerini sevmediğimiz midir?
12:53 H: Evet, anlamı sevdiğimiz şey...
13:00 K: Sizi seviyorum çünkü bana birşey verdiniz.
13:02 H: Evet. Bana aradğım güvenliği bulacağımı hissettirdiniz.
13:07 K: Evet. Yani, hayır, bunun etrafında dönüyoruz. Neden? Neden güvenlik isterim böylece tamamen memnun hissederim, korkusuz, endişesiz, ızdırapsız ve benzerleri? Korku bütün bunların kökü müdür?
13:37 H: Oh, halihazırda birçok şeyi ele aldık onun kökü olan. Bebek büyüdükçe ve sevilmedikçe, ona ihtiyacı olduğunu hisseder, onu hatırlar, ona dönmeye çalışır, yada onu bir yetişkin olarak bulur, korkar çünkü korunaksızdır, ve bir yetişkin olarak o korunmayı elde etmeyi dener.
13:56 K: Yada, bayım, bilinçsizce biliriz ki ego, ben, benlik gerçekten tamamen kararsızdır.
14:14 H: Dediğiniz doğası gereği mi kararsızdır.
14:16 K: Doğasında kararsızdır. Ve buyüzden, güvenlik için içerde ve dışarda endişe vardır.
14:28 H: Neden tamamen kararsızdır diyorsunuz?
14:30 K: Değil mi? Bilincimiz kararsız değil mi?
14:38 H: İki tarfı var gibi görünüyor. Bir tarafı diyor ki eğer öyle böyle olursam, kararlı olurum.
14:46 K: Evet. Ve buna bir çelişkili yanda var. Olamayabilrim.
14:52 H: Olamayabilirim.

K: Evet şüphesiz.
14:54 H: Henüz değilim, ama olacağım.

K: Olacağım.
14:56 H: Evet.
14:58 K: Hayır, çok daha temelde, bu şey değil... benliğin kendisi bir hareket durumundadır, belirsizlik, bağımlıdır, bağımlılıkta korkar - bunların hepsi? İşte kararlı olmayan durum. Buyüzden soruyorum, insan oğlunun bilinçsiz olmasının nedeni bu değil mi, kendisinin kararsız olmasını bilerek, güvenlik istemesi, -Tanrı, kurtarıcı?
15:43 H: Mutlak birşeyler isteme.
15:45 K: Evet, tamamen... o eksiksiz mennuniyet verecektir. Çünkü bilincimiz kendi memnuniyetidir. Doğrumu?

H: Evet.
16:09 K: Ve memnunluk daima çelişkidir. İnanıyorum...

H: Bu doğru.
16:14 K: ...ve henüz inanmamaktan korkuyorum.
16:19 H: O yüzden diyorsunuzki özünde kararsızdır.
16:21 K: Açıkça kararsızdır. Tamamen açıktır. Bu şeyi istierim, ve yanısıra başka bir arzu gelir ve derki, " Tanrı aşkına onu alma". Bu çelişki vardır, dualite vardır, hepsi bilincimizde vardır: korku, zevk, ölüm korkusu, bilincimizin tüm içeriğini bilirsiniz -hepsini. Yani bu kararsızdır.
16:54 H: Şimdi, bütün bunları görmek, insanlar genellikle derki, "Bu problem çok derin, yada çok karışık, çözmenin bir yolu yok, belki bazı ayarlamalar yapabiliriz.
17:06 K: Evet, evet. O ayarlamada bile kararlılık yoktur. Yani, bilinçsizce güvenlik araması vardır. Böylece Tanrı'yı keşfederiz.
17:22 H: birçok şeyi keşfetmeyi sürdürürüz bize güvenlik vereceğini de umarız.
17:26 K: Tanrı'yı biz yarattık, o bizim yarattığımızdır. Bizler Tanrı'nın yarattıkları değiliz, isterdim ki olalım. Tamamen farklı olurduk. Yani, şu aldatıcı güvenlik arzusu vardır.
17:46 H: Bir dakika, neden aldatıcı diyorsunuz?
17:48 K: Çünkü birşeyler icat etmişlerdir, ki güvenlikte olacaklarını umarlar.
17:51 H: Oh anladım. Evet.
17:57 K: Yani, eğer bilincimizin içeriği değişebilirse, - alıntılar, değişir- güvenlik için ihtiyaç kalırmı?
18:11 H: Eğer bütün bu çelişkileri yok edersek?
18:13 K: Evet, çelişkiler.
18:15 H: O zaman belki güvenliğe sahip oluruz, çünkü biliçlerimiz kararlı olur.
18:18 K: Öylemi? Ona güvenlik demeyebiliriz. Güvende olmak, ki gerçekten iğrenç bir arzudur, affedersiniz. Neyde güvende olmak? Ne hakkında? Kişisel olarak, asla güvenlik hakkında düşünmedim. diyebilirsiniz, pekala, " Sen bakıldın, başkaları tarafından özen gördün", ve bahsetmediğimiz herşey, bu yüzden senin için güvenlik hakkında düşünmeye gerek yoktur, ama - ben asla güvenlik istemedim. İhtiyacım var, şüphesiz, yiyeceğe, elbiselere ve barınağa, anlaşılmıştır, birileri birşey...
19:07 H: Ama biz psikolojik güvenlikten söz ediyorduk.
19:09 K: Evet, çok daha derin bir sorundan söz ediyorum.
19:13 H: Ve diyorsunuz ki bu olur çünkü bilincin içeriği artık çelişkide değildir.
19:19 K: Bir bilinçlilik var mı... Bizim bilinç diye bildiğimiz şey olmayabilir, tamamen farklı birşey olabilir. Bütün bildiğimiz korku, ödül ve zevktir, ve ölüm, ve ilişkide sürekli çelişkidir -Sizi seviyorum, ancak...
19:46 H: Sınırlar dahilinde.

K: Sınırlar dahilinde. Bilmem ki ona sevgi denir mi. Yani, bilincin içeriği bütüb bunlar ben'dir. Bilincim ben dir. Bu karmaşık, çelişkili, dualistik varoluşta, en gerçek olgu güvenlik için talep yaratır.
20:19 H: Evet.
20:22 K: Öyleyse, benliği yok edebilir miyiz?
20:28 H: Ama yok etmedik -benliğe geldik mi ki? Görünüyorki orada biri var, burada, bütün bu şeyleri yargılayaca ve çelişkilerden kurtaracak biri.
20:37 K: Ama bunun anlamı bundan farklısınızdır, bilinçten.
20:44 H: Evet.
20:46 K: Ama siz osunuz! Zevksiniz, korkusunuz, bütün inaçlarsınız - hepsi sizsiniz. Sanırım hepimiz öyle! lütfen ne konuştuğumuz, ne söylediğime katılmayın. Belki hepsi saçmadır.
21:09 H: Sanırım buna katılmayan çok insan vardır. Sanırım derlerki...
21:13 K: biliyorum katılmayacak birçok insan olduğunu, çünkü içine girmemişlerdir. Sadece hepsini kenara süpürmüşlerdir.
21:18 H: Haydi buna bakalım. Ayrık olan bir benlik varmıdır, birşekilde bütün bu çelişkileden etkilenmeyecek?
21:24 K: Hayır!
21:26 S: Ama nerden biliyorsunuz? Demek istediğim bana öyle geliyorki birşey var... en azından, belki aldatıcı, ama düşünmesi çok kolay ki o bu problemlerin bazısından ayrık ve içinde birşey var kişi kararlar verebilir.
21:42 K: Doktor, ben korkumdan ayrık mıyım? Ben çekeceğim ızdırabımdan ayrımıyım? Depresyondan?
21:53 S: Peki, sanırım kişide birşey vardır, bu şeyleri sorgulayan, ve bu yüzden bir tür ayrımcılık olduğunu gösteren birşey.
22:00 K: Çünkü gözlenenden ayrı bir gözlemci vardır.
22:07 S: Evet.

K: Öylemi?
22:10 S: Peki, öyle görünüyor.

K: Öyle görünüyor.
22:12 S: Şimdi, problem bu gibi görünüyor, öyle olmalı. Demek istediğim, benim kendi tecrübemede, şüphesiz, ve daha birçok diğer kişinin, gerçekten görünüyorki şeyleri gözleyen bir gözlemci var korkuve kişinin kendi tepkisi gibi . Ve ortaya çıkar çok açıkça, uykusuzlukta buldum, eğer kişi uyumaya çalışırsa, bir parçası vardır, ki deyelimki devam edip gider saçma endişelerle ve gülünç düşüncelerle dönüp durur, başka bir parçası vardır derki gerçekten uyumak istiyorum, İsterdim ki bütün bu saçma düşünceleri durrurabileyim. Ve bu gerçek deneyime sahip açıkça bir ayrıklık vardır.

K: Evet. Şüphesiz, şüphesiz.
22:48 S: Öyleyse, bu sadece bir teori değil gerçek deneyimin olgusu ki o da bir tür ayrımdır.
22:54 K: Katılıyorum, katılıyorum. Ama neden bu bölünme vardır?
23:05 S: Pekala, bu güzel...

K: Bölünmeyi kim yarattı?
23:11 S: Sadece bir olgu olabilir.
23:14 K: Ne olabilir?
23:16 S: Sadece bir olgu olabilir.

K: Öylemi? Onu sorgulamak isterim.
23:19 S: Evet, bende. Dedğim, gerçekten bir olgu ki bilinç, olduğu gibi, seviyeleri olan, bazıları diğerlerini sorgulayan, bir anda birimi?
23:29 K: Hayır. Lüfen korkunun benden farklı olduğunu değerlendirir misiz? Korkuya göre davranabilir, deyebilirm ki, "Onu bastırmalıyım, onu mantıkla açıklayabilrim, üstüne çıkabilirim, ama korku ben'dir.
23:46 S: Peki, biz sık sık...

K: Sadece ayrımcılığı ona göre davranacağımda davet ederim. Ama aksi halde ben korkuyum.
24:01 S: Ortak ve sıradan a naliz yolu sanki korku duygusu benden ayrı gibi "Ben korktum" der. Ben bu korkmuş durumdan kurtulmak isterim, yani ondan kaçmak, korkuyu geride bırakmak, ve bir türlü kaçarak ötesine geçerim. Bu düşündüğümüz normal yoldur.

K: Biliyorum.
24:20 S: Öyleyse, bunun nesi yanlış?
24:23 K: bu çelişkiyi sürdürüyorsun.
24:26 B: Ama sanırım, dediği bunun kaçınılmaz olduğu.
24:29 S: Belki kaçınılmaz olabilir, görüyorsunuz.

K: Onu sorgularım.
24:32 B: Peki... Kaçınılmaz olmadığını göstermek için ne önerirsin?
24:38 K: İlk önce, öfke olduğunda, öfke anında ayrım yoktur. Doğrumu?
24:50 S: Çok kızgın olduğunuzda...

K: Şüphesiz.
24:53 S: ... normalde kontrolunuzu keybettiğinizi söyleriz, ve ayrımcılık yokolur, öfke olursunuz, evet.
24:59 K: Gerçektan öfkeli olduğunuz anda, ayrım yoktur. Ayırım sadece sonra ortaya çıkar. " Öfkelenmiştim" Doğrumu? Şimdi, neden? Bu ayırım neden sonrdan ortaya çıkar?
25:19 S: Hafızadan.
25:21 K: Hafızadan, doğru. Çünkü önceden de öfkelenmiştim. Yani, geçmiş değerlendirilir, geçmiş durumu tanır. Öyleyse, geçmiş gözlemcidir.
25:40 B: Bu çok açık olmayabilir, Mesela, kontrol dışına çıkmış fiziksel tepkilerim olabilir, bazen elin yada vücud gibi, ve derimki, " Bu fiziksel tepkileri gözlüyorum kontroldan çıkan ve onları geri getirmek isterim." Sanırım birileri de aynı şekilde hissedebilir, kontrol dışına çıkan zihinsel tepkiler ve anlık olarak kontroldan çıkan, ve oonları geri getirmeye çalışır. Şimdi, birçok insana böyle gelebilir.
26:14 K: Ne olmuş yani?
26:17 B: Peki, o zaman çok açık değil. Bunu açıklamadık mı yoksa mesele bu değil mi?
26:23 K: Bayım, ortya koymaya çalıştığım, ve bilmiyorum kendimi tam ifade ettim mi: biri korktuğunda, gerçekte, korkudan ayrı olan "ben" yoktur.
26:43 K: Bir zaman aralığı olduğunda bölünme olur. Ve zaman aralığı, zaman düşüncedir. Ve düşünce geldiğinde, o zaman bölünme başlar. Çünkü düşünce anıdır, geçmiştir.
27:13 S: Düşünce anıyı gerektirir - evet.
27:15 K: Evet, anıyı gerektirir ve benzeri. Yani, düşünce, anı, bilgi, geçmiştir. Yani, geçmiş gözlemcidir kim derki, " Ben korkudan farklıyım, onu kontrol etmeliyim".
27:39 H: Burdan çok yavaşça gidelim, çünkü öyle geliyorki deneyim öyleki gözlemci şimdidir. Görünüyorki "Ben şimdi buradayım; der, ve bir daha bu geldiğinde ne yapacağım?"
27:52 K: Evet. Ama "Bunu hakkında ne yapacağım" geçmşin tepkisidir çünkü, halihazırda o tür bir deneyimi yaşamışsınızdır. Bayım, hiç korktunuz mu?

H: Kesinlikle.
28:12 K: Derinde, bilirsiniz, birşey, bir korku gerçekten sallayıcı!
28:17 H: Evet.

K: ...harap edici biri.
28:20 H: Evet.
28:21 K: Ve o saniyede hiç bölünme yoktur, tamamen onun tarafından tüketilirsiniz.
28:30 H: Evet.
28:33 K: Öylemi?

H: Öyle.
28:35 K: Şimdi, sonra düşünce çıkar gelir ve derki, "Ben korktum bunun yüzünden şunun yüzünden şimdi kendimi korumalıyım, korkuyu temellendirir" ve benzeri, benzeri. Çok açıktır. Neyi tartışıyoruz?

H: Tamam.
28:54 B: Sanırım, fiziksel tepkiye geri dönmek, ki sizi tüketendir de, ve bir sonraki an dersiniz ki, " O an farkına varmadım" düşünce gelir ve derki, " O bir fiziksel tepkidir".
29:06 K: Evet.

B: Şimdi biliyorum onu, bu iki vakanın farkı nedir, ikinci vakada söylemek anlamlı gelir, "Biliyorum öncden böyle davrandım", doğrumu? Öyle bir eylemi tekrar edebilirim.
29:22 K: Bunu tam izleyemedim.
29:24 B: Birisi bunun doğru olduğunu sanabilir, bir tepki başımdan aşabilir, ve düşünce gelir. Ama birçok alanda düşüncenin gelmesi için normal işleyiştir. Eğer darmadağın eden birşey olursa ve bir an sonra ne sanıyorsun, neydi o? Öylemi?

K: Evet. Bazı durumlarda o doğru olurdu, öylemi?
29:45 K: Oldukça doğru.
29:47 B: Şimdi, bu durumda neden doğru değil?
29:49 K: Ah, anladım ne dediğinizi. Cevap verin bayım, sizsiniz. Cevap verin. Yürürken bir çıngıraklı yılan görürsünüz.

B: Evet.
30:08 K: Ki çok sık yaparım. Yılanla karşılaşır, ses çıkartır, ve siz sıçrarsınız. Bu fizikseldir, oto korunumdur zeki tepkidir. Korku değildir.
30:35 B: Doğru. Psikolojik korku değil.

K: Ne?
30:39 B: bir tür korku olarak bilinir.
30:41 K: Biliyorum, onu psikojik korku olarak adlandırmam.
30:43 B: Hayır, psikojik korku değil, basit fiziksel tepki...
30:47 K: Fiziksel tepki...

B:... tehlikenin
30:49 K: ...ki bir zeki tepkidir yılan tarafından ısırılmama.
30:55 B: Ama bir an sonra deyebilirim ki, " Biliyorum o çıngıraklı yılan" yada değildir, olmadığını keşfedebilirim, başka bir yılan tehlikeli olmayan.
31:03 K: Hayır, çok tehlikeli değil, sonra geçip gider.
31:07 B: sonra düşünce gelir ve mükemmelce doğrudur.
31:10 K: Evet.

B: Öylemi?
31:12 K: Evet.
31:14 B: Ama burada, kızgın yada korkmuşken...
31:17 K: O zaman düşünce gelir.

B: Ve o zaman geçerli değil.
31:20 K: Geçerlideğil.

B: Evet.
31:22 K: Oh, nereye varmak istediğinizi anladım. Neden geçerli değil dediniz? Çünkü korku mahvedicidir, kişinin zihninin kilitler, düşünceyi ve geri kalan hepsini, kişi korkuda küçülür.
31:44 B: Evet, sanırım onu anlıyorum. Demek istediğiniz muhtemelen o düşünce geldiğinde, muhtemelen mantıklı olarak gelmez korkunun ortasında, öylemi?

K: Evet.
31:53 B: Demek istediğiniz bu muydu?

K: Söylemeye çalıştığım şey bu.
31:55 B: Yani, fiziksel tehlike durumunda, halen mantığa bağlanmaya gelebilir.
31:58 K: Evet. Ama şimdi mantıksık olacak.

B: Evet.
32:01 K: Neden, soruyorum, neden? Neden biri çıkığ bu anlamsız karmaşayı temizlemez.
32:17 H: Pekala, açık değil.
32:19 K: Bakın, bayım, bu bir karışık biliçliliktir.
32:24 H: Evet karışık bir bilinçliliktir.
32:25 K: Karışık bilinç, çelişkililik...
32:28 H: Evet.
32:29 K:Korkutucu, birçok korku, ve benzeri, karmaşık bir bilinçlilik. Şimdi, neden temizleyemiyoruz?
32:39 H: Peki, olgudan sonra daima temeizlemeye çalışıyor gibiyiz.
32:42 K: Hayır, sanırım zorluğun yattığı yer, derinlemesine bu karışık bilincin "ben" olduğunu tanıyamamaktan. Ve eğer o bensem hiçbirşey yapamam! Bilmem sorunu anladınızmı.
33:05 S: Demek istediğiniz işte bir ben var bu karışık biliçten ayrı duran.
33:10 K: Ayrı olduğumuzu sanıyoruz. Ve buyüzden şartlanmamıza alışıyoruz onun üzerine davranıyoruz. Ama onu çok iyi yapamam bütün bu karışık bilinçle ki oda benim zaten. Yani, sorun o zaman ortaya çıkar, eylem nedir? Davranmaya alışmışızdır karışık bilinçle. Olgu realize edildiğinde o zaman davranamam çünkü ben oyumdur.
33:53 H: O zaman eylem nedir?

K: eylemsizliktir.
33:58 H: Tamam.
34:00 K: Ah, tamam değil, bütün fark bu.
34:04 H: Evet, Sanırım anladım. Diğer yandan bilincin kendinde eylemi vardır ki sadece şeyleri daimi hale getirir. Ve bunu gördükten sonra, eyleme son verir.
34:19 K: O şiddetsizlik değil. Pardon.
34:22 S: Affedersiniz bayım diyorsunuz ki benliğin olduğu fikrimiz var ki bir şekilde karışmış bilincimizin bir kısmından ayrılmış.
34:31 K: Bu doğru, bu doğru, bayım.
34:32 S: Eğer biri bize derse ki biz harikayız, ondan ayrılmak istemeyiz, ama korkmuşsak ve biri bize derseki biz korkuncuz, ondan ayrılmak isteriz.
34:40 K: Oldukça.
34:41 S: Yani, oldukça, seçici. Ama yinede içimizde bizi içerikten bizi bu karmaşık bilinçten ayıran birşey varmış gibi hiisederiz. Normalde bilincin içeriğini değiştirmek için böyle davranırız, yada onlarla olan ilişkimiz, yada dünyaya olan, ve benzeri devam eder. Ama normade bu açık ayrımcılığı sorgulamayız benlik ve, ben, ve bilincin karmaşık içeriği hakkıdaki. Bu meydan okumadığımız birşeydir. Şimdi siz öne sürüyorsunuz gerçeke, bu ayrımcılık, ki gerçekten deneyimler ve yaparız, çoğumuzun bu deneyimi vardır, aslında meydan okumamız ve bakmamız gereken birşeydir, ve yüzleşmemiz gereken düşünce aslında bizlerin karışık bilinçten başka birşey olmadığıdır.

K: Şüphesiz. Çok açıktır.
35:32 S: Peki çok açık değil çok bulanıktır, ve kavranması çok zor bir şeydir, çünkü kişinin kendinin ondan ayrı oduğunu düşünmesi çok yaygın bir alışlanlıktır.
35:39 K: Yani, bizim şartlanmamızdır, şartlanmamızı bırakabilir miyiz? Şartlanmamız "ben"dir. Ve sonra bu şartlanmanın üzerine davranırım, kendimi ayırırım. Ama be oysam... eylemsizlik, ki en pozitif eylemdir.
36:07 H: duyulması gereken yol, korkarımki, eğer bunun üzerine davranmazsam olduğu gibi kalacak.
36:13 K: Ah!
36:16 S: Bunu tanımayı öne sürüyorsunuz, bir çeşit tanıma süreci var, yüzleşmenin...
36:23 K: Göz yummak değil. Kim göz yumuyor? Tanımak değil. Kim tanıyacak? Gördüğünüz gibi daima bu terimlerle düşünüyoruz. Ben oyum. Son nokta. Biz asla bu kavrayışa ulaşmıyoruz, tamamen. Benim bir parçam var ki açık, ve o açıklık gidip açık olmayanın üzerine davranacak. Bu daima devam eder.
37:02 S: Evet.

K: Benim dediğim, kişinin zihninin bütün içeriği bulanıktır, karışıktır. Açık olan hiç bir parçası yoktur. Sanırız ki bir parça vardır, ki gözlemci, kendini karışıklıktan ayırsın. Yani, gözlemci gözlenendir. Gurular, ve bütün hepsi.
37:38 B: Eylem sorusunu ortaya atıyorsunuz. Eğer olay buysa, eylem yeri ne olacaktır?
37:53 K: Doğru olan bir algılama olduğunda, o çok yeterli olan doğru bitmiştir.
38:00 B: Evet. Ayrıca örenk olarak da dediniz ki, o karışıklığın kendisinin de bir karışıklığı olduğunu idrak eder, doğrumu?

K: Evet. Karışıklık, biter.
38:13 S: Bayım, karışıklığın idrakinin birşekilde karışıklığı ortdan kaldırdığınımı öne sürüyorsunuz?
38:19 K: Evet. Karışık olduğum ayrı bir idrak etme değildir. Olgu bilincin karışık olduğudur, son nokta. Ve onun üzerine davranırım. Çünkü önceki davranışlar enerji kaybıydı. Çünkü onu asla çözmedim. Çabaladım, yeminler ettim, bu karışık şeyleri çözmek için her şeyi yaptım. Ve asla temizlenmedi. Belki kısmen, zaman zaman...
39:04 H: Peki, sanırım bu başka bir bakış açısı. Terapide, yada kendi hayatlarımızda, ksmi bakış açaılarını görürüz, ki bir özel problemi çözer ve biraz açıklık kazanırız ve düzen bir süre için. Ve sonra o şey geri döner başka bir formda...

K: Evet, evet.
39:26 H: ... aynı form. Öne sürdüğünüz tahta üzerinde yapılması gereken şeylerin aynı şekilde olmasıdır. önce, gözlemci bunun üzerine davranır, karışık şartların üzerine. Doğrumu?

H: Evet.
39:44 K: " Bunu temizleyeceğim, bana biraz zaman ver" ve benzerlerini diyerek. Ve o enerji kaybıdır.

H: Doğru.
39:55 K: Siz oy iken gerçekte - enerji israf etmezsiniz. Ki o dikkattir, bilmem buna girmek istiyormusunuz.
40:09 S: Hayır, bu çok ilginç. Devam lütfen.
40:16 K: Bunun üzeine davranmanın enerji kaybı olduğuna hem fikirmiyiz?
40:25 H: Evet. Bu daha fazla düzensizlik getirir.
40:29 K: Hayır. Daha fazla düzensizlik yaratır, ve sürekli bir çelişki vardır ben ile ben olmayan arasında. Gözlemci olan ben, ve çarpıştığım, kontrol ettiğim bastırdığım, endişe, sıkıntı, izliyor musunuz? Hepsi temelde enerji kaybıdır. Oysa bu karışık bilinç ben'dir. Bunu dikkat ğzerinden anladım. Üzgünüm, " Bunu anlamalıyım" diyerek değil.

B: Dermisiniz ki bilincin kendisi onu idrak etmelidir.?
41:17 K: Evet.

B: Demek istediğim, o ben değilim, doğrumu?
41:19 K: Evet. Olan bütün dikkatir bu bilince verdiğim, "Ben" yokum- dikkat ve dikkatsizlik var Dikkatsizlik enerji kaybıdır. Dikkat is enerjidir. Gözlem olduğunda o bilinç karışıktır, o olgu sadece tam dikkat olduğunda var olur. Ve tam dikkat olduğunda, daha fazla karışıklık olmaz. Sadece dizkkatsizlik problemleri yaratır. Çürütün bunu!
42:15 S: Ama bayım, tamamen anlamadım... Bu tam dikkat hakkında bahsettiğiniz bu etkiye sadece eğer bir şekilde birşeyler tamamen şu anda olan ve hafızadan yoksunken sahip olabilir.
42:27 K: Tabi, tabi, o dikkattir. Eğer sadece şimdi söylediğinize katılırsam, - hafızadan yoksun, ki o dikkattir- sizi sadece sensorel kulağımla dinlemem, diğer kulağımla da dinlerim ki oda: bütün dikkatimi ne dediğinizi anlamaya veririm, ki oda gerçekte şu andır. Dikkatte bir merkez yoktur.
43:14 S: Çünkü dikkat ve katılılan şey bir olur, demek istiyorsunuz. Demek istediğiniz dikkatte merkez yoktur, çünkü dikkat ortadaki yegane şeydir, katılılan şey ve dikkat hepsi budur.
43:27 K: Ah, hayır, hayır. Karışıklık vardır, çünkü dikkatsizimdir. Doğrumu?

S: Evet.
43:38 Gözlemicinin gözlenen olduğu olgusu olduğunda, gözlemin o durumu, ki geçmiş olarak gözlemci olmadığı, işte dikkat odur. Bayım, bilmem burada meditasyon meselesine girdiniz mi. Ama o başka bir konu.
44:08 H: Belki ilgili bir konu. Konuştuklarına göre kısmen olabilir.
44:16 K: Ah! Olabilir o zaman kısmi karışıklığı ve kısmi düzeni korursunuz. Tekrar aynı noktaya geldik.
44:26 H: Evet.
44:28 S: Ama bu konuştuğunuz tür dikkat birçok kişinin yaşadığı, zaman zaman büyük güzellikler, yada bazen çok zevk alıp kendilerini kaybettikleri bir müzik parçası, ve benzeri değil midir? Çoğumuzun bu tür deneyimlerde gözümüze ilişen bir şey olduklarını düşünüyormusunuz?
44:46 K: İşte bu. İşte bu. bir dağ gördüğümde, haşmeti, vakurluğu derinliği beni benden alır. Oyuncakla bir çocuk, oyuncak çocuğu yutar. Dağ beni içine çeker, Oyuncak da çocuğu. Diyorum ki, bunun anlamı dışarda birşey vardır, beni yutacak, beni barışçıl yapacaktır. Yani bir dış etken beni sakin tutar - Tanrı, dua, birşeye yada ba başkasına bakan biri. Eğer dış etkeni tamamen red edersem, beni hiçbirşey yutamaz. Diyelim ki, beni yutarsan, sen gittiğinde kendime dönerim.
45:50 H: Evet.
45:52 K: Öyleyse, herhangi bir dış etkeni iptal ediyorum beni yutacak olan. Yani kendi kendimeyim, işte benim meselem bu.
46:02 H: Anlyorum. Yani öne sürdüğünüz bu olduğunda kısmendir çünkü bizler başka birşeye bağımlıyız.
46:08 K: Evet kuşkusuz.

H: Anlıyorum.
46:11 K: Karıma bağımlı olduğum gibi.

H: Yada terapistime, yada sorunuma.
46:16 K: Birşeye, yada diğerine.

H: Evet.
46:17 K: Bir Hindu, Katolik yada herkimse, hepsi birşeye bağımlıdır. Böylece bağlılık bağımlılık taleb eder.
46:29 H: Şimdi, sizi dinlemek ve ne konuştuğunuz hakkında bir fikir sahibi olmak, ve deneyip onu yapmak mümkündür.
46:36 K: Ah, onu yapamazsınız! Bunun anlamı yine davranmanızdır. Bir şeyin dışında olan birşeyi istiyorsunuz. Değiş tokuşta sana bunu veririm, sende bana onu ver. Bu sadece ticarettir. Burada öyle değildir, birşeye girmeyi sorguluyorsunuz ki büyük miktarda düşünce isteyen, büyük bilgi, ve " bak neden bu bölünme" var dünyada bu karışıklık" diyen dikkat isteyen. Çünkü bilinçlerimiz karışıktır ve bu düzden dünyada öyledir. Öyleyse, bu çıkıştan, benlikten kurtulmak mümkünmüdür? Bilinç karışık bilinç benliktir.
47:38 S: Bilincin içeriğinden kurtulmak mümkün değildir farklı deneyimler, gözlerim açık oldukça, bakıyorum, çeşitli farkı şeyleri görüyorum. Şimdi dikkat hakkında dedikleriniz, birisi bir dağa bakarken, mesela, öne sürdüğünüz eğer bende benzer tip bir dikkate sahip olursam deneyimlediğim herşey için, sonra bu ...
48:03 K: Görüyorsunuz, tekrar deneyimliyorsunuz.
48:06 S: Evet, peki, tamam ancak...

K: Ancak siz deneyimsiniz.
48:11 S: Evet.
48:13 K: Doğrumu? Bunun anlamı deneyim yoktur.
48:21 S: Sadece dikkat vardır, demek istediğiniz.
48:28 K: Deneyim hatırlamayı gerektirir, zamanı, ki oda geçmiştir. Buyüzden deneyimci deneyimlenendir. Eğer ruhsal farkındalığı ararsam, aydınlanmayı, yada ne derseniz onu, o zaman ona ulaşmak için her şeyi denerim. Ama bilmemki aydınlanma nedir. Bilmem. Siz dediniz yada Buda dedi diye değil, yada başakası dedi, bilmem. Ama bulacağım. Demektir ki zihin tamamen özgür olmalı - önyargıdan, korkudan, geri kalan bütün karışık şeylerden. Yani, benim derdim aydınlanma değil, daha çok bilincimin içeriğinin temizlenebilmesidir - ne derseniz artık. İşte benim derdim - derdidm değil, sorgulamam aslında. Bilincimden ayrı olduğum sürece onu deneyimleyebilrim, analiz edebilirim, parçalara bağlayabilirim, üzerine davranabilirim, ki anlamı benimle bilincim arasında sürekli çekişmedir. Merak ediyorum neden bütün bunları kabul ederiz. Neden bir Hindu olduğumu kabul ederim? Neden bir katolik olduğumu kabul ederim? İzliyormusunuz?

S: Evet.
50:26 K: Neden başkalarının dediklerini kabul ederiz?
50:30 H: Kendimizin deriz.
50:33 K: Evet. Hayır sadece kendimiz deriz değil, ama cesaretlenmiş, desteklenmiş, dışardaki insanlar tarafından beslenmiştir. Neden? Neden kabul ederiz? O bir profösördür bana öğretiyor, onu kabul ederim. Çünkü o biyolojiyi benden çok daha fazla bilir, ben dersine girerim, ve dediklerinden bilgilenirim. Ama benim gurum değildir, benim davranış klavuzum değildir. Bana biyoloji hakkında malumat verir, bende ilgilenirim. Onu çalışmak isterim, o alana girmek isterim ve türlü işi yaparım. Ama neden otoriteyi kabul ederim, psikolojik otoriteyi, ruhsal- tırnak içinde ruhsal- otoriteyi? Yenieden güvenliğe geldik? Bilmem ki ne yapsam, am siz benden iyi bilirsiniz; benim gurumsunuz. O pozisyonu red ediyorum.
51:44 S: Am aynı grup problemlere gelmedik, eğer otoriteden başlamazsak ama sorumluluktan başlarsak; deyelim ki, ben bir babayım, bu çocuk benim, bir zamanlar anlaşmıştık...
51:57 K: Bunu eğitmek zorundasınız kuşkusuz.
51:59 S: Bu bebeğe bakmalısınız.

K: Tabiki, tabiki.
52:01 S: İyi. Ama şimdi bebeği beslemek için zihniniz güvenlik ile, işle, işini koruma ile meşgul olursunuz, bilirsiniz evle...
52:08 K: Şüphesiz, şüphesiz.

S: ...evi koruma ile çapulculara karşı, ve benzeri.

K: Tabi tabi.
52:12 S: Sonra benzer şeylerle zihin meşgul olur güvenlikle, otoriteden başlayarak değil ama sorumluluktan diğerleri için, çocuklar için, mesela.
52:21 K: Kuşkusuz.
52:23 S: Öyleyse, cevap nedir buna? Sorumluluğu red etmeyi demek kolaydır.
52:28 K: Tabiki, param var, eğer para kazanırsam, iş benzeri, Benden sonrasına bakmalıyım. Uşaklarım varsa, onlara bakmalyım, çocuklarıma, belkide onların çocuklarına da. Bütün bunlardan sorumluyum.

S: Evet.
52:44 K: Fiziksel olarak sorumluyum. Onlara yemek vermek, yeterli para vermek, çocuklarının doğru okuallara gitmeleri, benimkiler gibi - Bütün bunlardan sorumluyum.
52:59 S: Ama sizi tekrar aynı pozisyona geri getirmeyecek mi güvensizlik, ve benzerleri, ki otoriteyi red ederek ortdan kaldırmaya çalıştığınız soruna?
53:14 K: Neden ruhsal yada psikolojik otoriteye gerek var anlamıyorum. Çünkü kendimi okumayı biliyorsam, bana kimsenin söylemesine ihtiyacım yoktur. Ama kendi kitabımızı derinlemesine okumaya asla kalkışmayız. Ben size gelip derimki "Lütfen, bana okumaya yardım et". Ve sonra bütün şeyler kaybolur.
53:43 H: Ama sanırım ruper'in sorduğu diğer insanlar için sorumluluk almaya başlarsak, verasete gider...

K: Ne? Kazanma kapasitem mi?
53:59 H: Ki güvende olmalıdır.

K: Evet, olabildiğince güvende. Çok yüksek işsizlik olan ülkelerde değil tabi.
54:08 H: Yani diyorsunuz ki bu bir psikolojik güvenlik doğurmaz.
54:11 K: Tabiki öyle. Ama "o benim uşağımdır" derdiğimde, onu o durumda tutarım, izliyormusunuz?
54:19 H:Hayır. söyleyin bana.

K: Demek istediğim, ona bir uşak gibi davranırım.
54:23 H: Evet.
54:25 K: Ki sorumsuzluk olur. - Doğal olarak bilmiyorum tabi.
54:31 H: Ama eğer bir uşaksa gelip gider. eğer çocuksa, gelip gidemez.

K: Ah! O ailemin bir parçası.
54:39 B: Sanırım soru böyle birşey: varsayalım, bir aileden sorumlusunuz ve koşullar zor, işiniz olmayabilir, ve onun için endişeli olursunuz, ve psikolojik olarak güvensiz olursunuz.
54:49 K: Evet.

B: Öylemi?
54:51 K: Onun için endişelenmem, işte burada, daha fazla param yok. Yani arkadaşım, daha fazla param yok eğer söylemek istediğin elindeki biraz yiyeceği paylaş diyorsan paylaşırız.
55:02 B: Diyorsunuz ki işsiz bile olsanız ve bir aileden sorumlu iseniz, zihnin düzenini bozmaz, öylemi?
55:09 K: Elbette öyle.
55:10 B:Onu çözmek için zekice bir yol bulursunuz.
55:12 K: Yüzleş onunla.

B: Evet.
55:15 S: Ama bu tür endişe sonuç olarak sorumluluk ile yakındır.
55:18 K: Ona endişe demem. Sorumluyum.
55:22 S: Evet.
55:24 K: Ve böylece bakabildiğim kadar bakarım.
55:27 S: Ya bakamazsan?

K: Pardon?
55:31 S: Bakamazsan?

K: Bakamam. Neden endişe edip kafama takayım ki - Yapamam, gerçek budur.
55:40 B: Diyorsunuzki endişeden tamamen kurtulmak mümkündür, mesela, büyük zorluklarla karşılaşıldığında.
55:46 K: Evet. Yoktur. Görüyorsunuz o benim söylediğim. Dikkat olduğunda, endişeye gerek yoktur, endişe yoktur, çünkü durduğunuz bir merkez yoktur.
56:02 S: Halen problemler olabilir sorumluluklar olabilir kişinin sahip olduğu.
56:06 K: Şüphesiz, sorunlarım var, on ları çözerim.
56:09 S: Ama çözemezseniz.
56:11 K: O zaman çözemem.

S: Ailen aç kalmışsa.
56:13 K: Çözemem. Neden onun için endişeleneyimki? İngiltere kraliçesi olamam.
56:17 S: Hayır.
56:18 K: Hayır. Öyleyse neden onun için tasalanayım ki?
56:20 S: Ama fakir bir Hint'liysen işsiz, ailen açsa, yapabileceğin bir şey yoktur Herşeyi denemiş çakılmışsındır. Tasalanmazsın. Aslında, şaşırtıcı olarak yeterlidir, birçok Hint'li o durumdadır tasalanma- Hindistan hakkındaki en şanşınkıl verici şeydir bu. Ama sonra, kuşkusuz, insanlar gelir dışardan bakar ve derki, "Peki bu kaderciliktir".

K: Evet, öyle.
56:40 S:Ve sıklıkla Hindistan'ın hastalığı olarak, en yaygın olgudur, birçok insan koşullar için tasalanmaz, kabul edebileceğimiz bir dereceye kadar.
56:48 K: Size bir şey sormak isterim. Bütün bunları dinlediniz - karışık bilinç- biri bunu idrak eder, ve içeriği boşaltır, korkuyu, bilirsiniz, bütün işleri? Sizi ilgilendir dimi? H :Evet.
57:11 K: Tamamen mi?

H: Evet.
57:13 K: Bu ne demektir?
57:16 H: Sadece dinliyorsunuz demektir.
57:18 K: Hayır, anlamı bir sohbettir, aramızda bir konuşma. Daha derinlere işleyen, derine ve daha derine. Ki anlamı denemeye özgürsünüzdür. Önyargıdan uzak, önceki deneyimlerden ayrı. Kuşkusuz, aksi halde deneyemezsiniz. Araştıramazsınız. "Araştırmak" demek keşfetmek, bilirsiniz, zorlamak, zorlamak, daha ve daha ileri. Şimdi, bunu yapmaya gönlünüz varmı aslında benlik olmadan? Ama benlik olmadığında, karınızı ihmal etmek anlamına gelmez, yada çocuklarınız- izliyormusunuz? Çok saçmalaşır, bir keşiş gibi olmaktır, dağlara gitmek, bir rahibin manastra gitmesi. Sıradışı bir kaçıştır. Gerçek karım ve çocuklarımla yüzleşmek zorundayımdır, ve bir uşağım varsa onunlada. Benlik olmadan tamamen öyle olabilirmiyim bu sorunlarla zekayla yüzleşebilirmiyim?